Nasılda bilemedim…
Yola çıktığımda 13yaşımdaydım. Saçlarım kısa, ensem güneşten kararmış, gözlerimin etrafında 13yaşında olmaması gereken 2çizgi… ne yaşlı ne genç ne çocuk ne bebektim. İsmim Ferhat’tı ya da Ahmet tam hatırlayamıyorum. Anılarımda 2kişilik hatta bazen birçok kişilik var. Doktora gitmem gerekliliğiyle ilk uzaklaştığım şehirde karşılaştım. İnsanlar doktorla iyileşirlermiş. Acaba doktor ben miyim? Ben kendi kendime iyileşebiliyorum. Vücudumun kınından kırmızı renkte sudan kıvamlıca bir şey geliyor, kabuk tutuyor ardından hiçbir şey kalmamışçasına o maruzatlı yer düpedüzgün oluyor. Yoruldum… nerdeyim? Kimsem nerede? Hava genelde yazdığım zamanın aksine aydınlık. Etrafımdan insanlar geçiyor. En kaybolmuşluğumun içinde bir yerlerde birileri var ben tek kişilik değilim. Sussan da çoğu zaman seni biliyorum. Üşüyorum…

Kivi gibiyiz bazen hepimiz. Pahalı,zor soyulan,göz alıcı renkli, kimisi ağız yüz buruşturan kimisi de taptatlı. Ben kiviyi çok severim. Ama eşkisini hayır. Sıkılıyorum. Yapmak ve almak istediğim çok şey varken düşününce bi o kadar azlaşıyorlar. Bişeyler icat ediyorum,düşünüyorum,buluyorum ama kimseye söyleyemiyorum. Kekremsi bi insanım aslında her boka çok seviniyo gözüküp hiçbişekilde içten gülmeyen. Herkes öyle değil mi zaten? Anlamadığım o neden benim için bunları yapıyor? 45derece fedakarlıklar insanları öldürmezde süründüren tiplerden, o da biliyo derecenin 30olması gerektiğini ama yapamıyo. Dünya bugün rüyamda çok döndü. Gecede çok sarhoştum zaten. Sarhoş olmak güzelde kontrolsüzlük mü kötü? ya da aslında güzel olan kontrolsüzlük farkında değiliz. Özlüyorum onu, onunla olan dakikalarımı,gecelerimi o daha çok ama. Üzülmek olmasa sonunda ahh bi bilsem ikimizin ilerisini! kör olasının talihi bilinmiyor ki! ama mutluyum. gönderme onu. alma benden. hoşgeldin olsun hep yüreğimdeki yeri.